Alman arabaları teknolojiktir, Japon arabaları dayanıklıdır, Amerikan arabaları güçlüdür, İtalyan/Fransız arabaları şıktır, Kore yapımı arabalar öyledir/böyledir… Yıllardır duymaya alışkın olduğumuz bu klişeler değişiyor mu?
Dünyada her gün değerlenerek önemini artıran enerji yönetimi bir çok sektörü derinden etkilemeye ve dönüştürmeye başladı. Gün geçtikçe enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik öne çıkmaya daha da devam edecektir. 100 yılı aşkın bir süredir çok büyük bir rekabet ortamının olduğu otomotiv sektöründe elektrikli arabalarla birlikte yeni bir dönem başladı. Motor, aktarma organlarının ve yakıt teknolojisinin tamamen değişmesi (basitleşmesi) bunun en önemli nedeni oldu. Elektrikli arabanın yapımını mümkün kılan patentlerin serbest yayılması, günümüzde ülkelerin hatta ülkemizden üniversitelerin bile elektrikli araba geliştirme süreçlerinin önünü açmıştır.
Elektrik motorunun ve lityum iyon pillerin doğru kurgulanmaları halinde çok dayanıklı ve sürdürülebilir bir yapıya sahip olmaları, markaların benzin veya dizel yakıtlı arabalarda olduğu gibi dayanıklılık üzerinden sınıflandırılmasının önüne geçmiştir.
Öte yandan endüstriyel üretimde üretim adetlerinin ve ham madde tedariğinin önemi otomotiv sektöründe de geçerliliğini koruyor. Yaygın olarak pek bilinmesede bir çok marka çatı şirket gurupları altında birleştiriliyor. Bu sayede ayni motoru, platformu (araba altyapısı) ve parçayı daha fazla araç için üreterek maliyet avantajı sağlanıyor. Bazı markalar bazı markalarla bu paylaşımı yapabilmek için belirledikleri modeller üzerinden ortaklıklara bile gidebiliyor. Hali hazırda bir çok markayı çatısı altında birleştiren Volkswagen Gurup (Porsche, Audi, VW, Skoda, Seat, ) bu alanda en önde gelen örneklerdendir. Son dönemde Citroern ve Peugeot u bünyesinde bulunduran PCA Group, Fiat ve Crysler markalarını bünyesinde bulunduran FCA Group ve GM Group ile birleşmiş ve yeni bir otomotiv devinin doğmasına neden olmuştur. Stellantis Group (Maserati, Peugeot, Jeep, Alfa Romeo, Citroen, Fiat, Opel, Vauxhall, Jeep, Ram, Dodge ve daha fazlası). Bunun yanı sıra çok daha az markayla yoluna devam eden BMW Group (Mini, Rolls Royce) ve Daimler (Mercedes, Smart) gibi markalarda rekabet için araba model seçeneklerini artırarak benzer şekilde motor ve parça paylaşımını modelleri arasında yapmaktadır. Yüksek marka değerleriyle bilinen bazı markalar da Landrover (Tata Group) örneğinde olduğu gibi hintli, Volvo (Geely) örneğinde olduğu gibi çinli otomotiv şirketleri tarafından satın alınmıştır.
Görüldüğü gibi marka algısı ve üretim menşei bundan 30 yıl öncesine göre çok farklı durumdadır. Markaların elektrikli arabalarına özel platformlar tasarladıklarını ve grubun bütün elektrifikasyon çalışmalarını bu platformlar üzerinden yürüttüklerini görebiliriz.
Elektrikli arabalar çağında liderliği, bütün teknolojilerde olduğu gibi doğru yatırımları ve ar-ge süreçlerini en önce yapan markalar almıştır. Bu markalara en güzel örnek ‘i’ serisi araçları ile 2010’ların başından itibaren elektrikli arabalara yatırım yapan BMW ve IONIQ serisi ile 2010’ların ortasından itibaren bu teknolojiye yatırım yapan Hyundai-Kia grubu olmuştur. VW ve Stellantis grupları ise yatırım anlamında geç kalmalarına rağmen, üretim kapasiteleri ve organizasyon becerileri ile bu açığı kısa sürede kapatmışlardır. Japon markalarından elektrikli araçlara ilk yatırım yapan Nissan olurken doğru ar-ge sürecinden geçmeyen araç kullanıcılarına pil eskime sorunu yaşatarak markaya zarar vermiştir. Toyota ve Honda’nın bu alanda hidrojen yakıtlı araçlar üzerine yoğunlaşmaları elektrikli araba geliştirme yarışında çok geri kalmalarına sebep olmuştur.
Öte yandan bu devrim sadece elektrikli araba üreten markaları doğurmuştur.. Bu markaların en önemlisi, aynı zamanda elektrikli arabaların mümkün olduğunu bütün dünyaya ispatlayan TESLA olurken, Polestar, Rivian ve Lucid gibi markalar da sadece elektrikli araba üretme iddiasıyla yola koyuldular.
İşte böyle bir yeni “Elektrikli” çağda, elektrikli arabalara bakışı markalar üzerinden değil de bu arabaların doğru kurgulanması üzerinden yapmalıyız. Elektrikli arabaları eski teknolojinin aksine; verimlilik, pil yönetimi, sürtünme katsayısı, pil kimyası, pil paketleme modeli ve pil termal yönetim sistemi gibi özelliklerine göre sınıflandırılmaya başlamalıyız.
Bütün bilindik marka algılarının yıkılarak, verimlilik ve sürdürülebilirlik değerleriyle yeniden oluşmaya başladığı bu çağda, Kıbrıs şartlarına uygun 18’den fazla markanın 30’dan fazla elektrikli arabasını keşfetmek ve yaşam tarzınıza en uygun elektrikli arabayı seçmek için E-Mission Elektrikli Araba Satış ve Danışmanlık ofisimizden randevu alabilirsiniz.

